İçimizdeki
değerler!
Dünya
üçüncüsü bir takım çıkaran bu ülke
gelecekte daha
büyük başarılara neden sahip olmasın! Bunu kime anlatmak,
bu hususta kimden görüş alınmalı ki düşünce sağlam
bir ‘yapı’ üzerinde şekillenebilsin.
Geçmişe
nazire edercesine büyük bir çekişmeye sahne olan bir lig
serüveni yaşıyoruz. Önceki dönemlere göre bir çok özellik
göze çarpmaktadır.
Teknik
direktöründen sporcusuna kadar parlayan ‘yıldızlar’
arasında ülkemizde yetişmiş isimler çoğunluğu oluşturmaktadır.
Bu kişilerin takımlara dağılımı eşit şekilde olması,
ayrıca sevindirici bir tablonun ortaya çıkmasına neden
olmaktadır.
Yabancıların
‘dama’ atıldığı bir dönemde, kaliteli futbolun yanı
sıra rekabette üst seviyeye ulaşmaktadır. Bugüne kadar şampiyonluklara
ambargo koyan İstanbul ekipleri,. Anadolu’dan yükselen
sese duyarsız kalmamaya başladılar bile.
Kulislerinin başladığı, yakın bir gelecekte de masa
oturulacak transfer çalışmaları, hiçte kolay geçmeyecek.
Başarı yolunda her defasında alt yapısından yetiştirdiği
futbolcular yerine dışarıdan alınacak isimleri yeğleyen
ekipler, artık kabarık ücretler karşısında şaşkınlıklarını
gideremiyorlar.
Rakamlarda böyle bir durumun haklılık ortaya koymaktadır.
Ligin ilk yarısındaki karnelere bakıldığında, adını
altın karmaya yazdıran futbolcuların dağılıma eşit şekilde
yansımaktadır.
İşin daha da ilginç yanı, adını altın karmaya yazdıran
oyuncular, transfer borsasının tavanını oluşturuyorlar.
Kendinden emin bir şekilde lig basamamaklarını tek tek ve
bir o kadar kararlılıkla çıkan Gençbirliği için bu
saatten sonra hesaplar ‘zirve’ üzerine kurulu. Başkanlığının
25. yılı geride bırakan İlhan Cavcav, güttüğü politika
ile merdiven dayadığı otuzuncu yıla doğru yol alırken gözünü
Şampiyonluğu dikmiş durumda. Söylemleri de bu doğruluyordu.
Futbolcuları için dile getirilen transfer dedikodularına
net bir tavır ortaya koyuyor, çocukluk yaştan itibaren içinde
bulunduğu ticaretten edindiği mantıkla hareket ediyordu;
milyon dolarların getiren alır. El yakan, paha biçilmez rakamlar başkanın bir başka
demeci ile örtüşür nitelikteydi; İznimiz olmadan
kulüpten kimse çivi sökemez.
Teknik direktörlerimize gelince. Şenol Güneş, Türk teknik
direktörlere bir ivme kazandırmıştır. Süper Lige başladığında
yabancı teknik direktör sayısı altı iken bugün bu rakam
Beşiktaş ve Ankaragücü (sallantı da) ile sınırlı hale
geldi. Diğer bir ifade ile artık kendi kendimizi yönetecek
duruma geldik. Sergilenen futbol ve beraberinde gelinen
noktaya gelindiğinde, geçmiş dönemlerde yaşanan hüsranın
nedenleri daha iyi anlaşılıyordur sanırım. Her defasından
ülkemize getirilen teknik direktörler, belli bir dönemde Türk
futbolunu ve futbolcusunu tanıması için belli bir dönem geçiyordu.
Geçen zaman, sıkıntıya ilaç olmadığından, takımlarımız
gömlek değiştirir gibi teknik sorumlu değiştirdiler. Şimdilerde
ise tarihte eşine zor rastlanır güzellikleri yaşıyor.
Öyle ya fiyasko ile sonuçlanan yabancı futbolculardan
(Galatasaray yalnızca bunlardan bir örnek)
sonra teknik direktörlere de dolarlar saçılmayacak.... (04.06.2002)
|