|
Trabzon
klasiği
Trabzonspor,
artık son yirmi yıla ‘şampiyonluğu unutan takım’
damgasını vuran bir ekip olarak anılıyor. Peki sonrası?
Kelimenin tam anlamı ile maşallah dedirtecek kadar,
istikrarsızlık abidesi haline dönüşmüş
bordo-mavililer. Zaman o kadar çabuk geçmiş ki. Çeyrek
asra yaklaşan bu zaman diliminde, sorunlara çözüme bağlama
yerine, sonuca gidilmesi mümkün olmayan bir düğüm atılmış.
Bu süreçle birlikte gelinen noktaya bakıldığında,
gelecek de bir o kadar kaygı verici.
Yaptıklarından
çok yapmadıkları ile anılmaya başlanan tarihi bir takımın,
bu hallere düşmesinin temel nedeni, istikrarın sağlanamaması.
Devamlılığın söz konusu olmadığı bir yerde, ekip
ruhunu, yardımlaşmayı ortaya çıkarmak mümkün mü. Üst
üste şampiyonluğun yaşandığı günlere dönüp
baktığımızda, tamamı yerli oyunculardan kurulu
topluluk, sorumluluk altında ezilmeyip, tam tersi başarı çıtasını
en yükseğe taşımasını bilmişlerdi. Ne gariptir ki o
zamanlar yine bu takımın başında Özkan Sümer vardı.
Bugün teknik direktör değildi, başkan olarak görevini sürdüren
bu zat, geçmişin izlerinden eser bırakmama pahasına, Mehmet
Ali Yılmaz döneminden yapılan hataların üzerine yanlışla
giderek, bugün ki kaos ortamına zemin hazırlamıştır. Kulüp
tek adamlık zihniyeti ile yönetiliyor diyenler, göreve
geldikleri sonra, aynı hatanın içine kendileri düştüler.
Yaptıklarının doğruluk payı, ligde sergilenen futbol ve
gelinen nokta bunun en açık ispatı. Daha da somut örnek,
nazar değmesin ama takım kadrosunda beş kıtadan futbolcu
dahi oldu. Rakamlara bakıldığında Geçen sezon ki kadrodan
bugün ilk onbirde sahaya çıkan yalnızca iki isim var; Gökdeniz
ve Aureilo. Diğerleri, ya sakat veya yedek yada görünürlerde
yok. Tekrar geri dönenlerde oldu. Nasıl ve neden tekrar
bordo-mavili formaya kavuşanlarına kendileri dahi bir anlam
veremiyor. Bu isimlerden Muzaffer, transferinin gerçekleştiğinin
ilk günü ‘Hep bugünlerin hayalini yaşadım. Erzurum ve
Denizli maceralarım oldu. Ama Trabzon bambaşka. Niye kapı dışarı
edildiğimizi anlayamadık., ama buraya eski defteri karıştırmaya
gelmedik.’ şeklindeki açıklaması ile şaşkınlığını
gizleyemedi.
Ligin
ilk üç haftası geride kalmasına rağmen henüz
Trabzonspor’dan çıt yok. Çekirdek çıtlatmak gibi, değer
taşıyan haftaları da boş geçirip, bir ölçüde kendini
avutuyor. Kriz ortamı olarak tanımlanacak bu gidişatta, top
yine kontrolden çıkmak üzere. Rakibin oyununa ayak
uydurulmaya çalışılıyor. Kendi sistemini belirleyemeyen
bir ekibin kat edeceği yol ve o yolda atılacak adımlarda
ayaklar yere ne kadar sağlam basabilir ki! Panik türünden
esinleme, kontrolsüz bir oyun ve
bu oyuna gerekli müdahalelerin yapmaktan aciz kalan
bir kenar yönetim. Tüm bunlarda yetmezmiş gibi; bu kötü
gidişe derman olacak gözüyle bakılan;
kaleci mi yoksa forvet mi? şeklinden, tartışmaya açılan
soru önergesi türünden çelişkili yaklaşımlar. Sormazlar
mı sayın bordo-mavili yönetici ve bay teknik direktörüne;
bu takım 1974-75 sezonundan bu yana mücadele ettiği
Lig’de ilk kez 3 haftayı golsüz geçiyor ve kaleci Petkovic,
son olarak Altay karşısında yaptığı kurtarışlarıyla
takımını yenilmekten kurtarıyor ise bu mantıkta neyin
nesi! Yarın ki rakip 3 maçta 7 puan toplayan Adanaspor. Peki
şimdi ne olacak...Sözün özünde ne var; Anlaşılan,
Trabzon’da işler yine ayna... (29.8.2002)
|
|