Lig
heyecanı
Türkiye Futbol
Ligi’nin başlamasına
az bir süre kaldı. Geçmiş yıllara oranla, şimdilerde
kafalarda yer eden tek düşünce;
nasıl bir yarışın bizi beklediği? Taraftar umduğunu
bulacak, ekibine çok güvenen yönetici taraftarın
beklentilerine cevap verebilecek mi? Yoksa, futbolun görünmeyen
yüzü yine gündemin ilk sırasına mı yerleşecek?
Tüm bunlara cevap niteliği
taşıyan bir yarışta
kalite beklemek ne derece doğru! Düne göre bugün çok
farklı. Yaşamın her anı sürprizlerle dolu. Programsızlık,
günü birlikçiler için bir hayat tarzı. Bu örnekleri çoğaltmak
mümkün. Bu deyişleri lige uyarlarsak, makam tarzını
anlamakta zorluk çekmeyiz. Notalardan çıkan sözlerin anlamına
baktığımızda, beklentilerin ötesine geçmek arzu
edilene ulaşmak imkansız. Çünkü, eldeki mevcut
malzeme belli.
Görünen o ki Fenerbahçe,
Galatasaray ve Beşiktaş arasında geçecek Şampiyonluk yarışı.
Dördüncü aday kim olur derseniz, sakın ha Trabzonspor aklınızın
bir köşesinden geçmesin. Nedeni ise dün ne ise bugün aynı.
Diğer bir ifade ile maddi sorunları aşmaya çalışan bir
ekip, kendi içinde barışık olmayan bir camia nasıl başarıya
ulaşabilir ki? Peki diğer takımlar. Onlar için hesap, çarşı
- pazar misali, ligde tutuna bilmek en doğru seçenek. Ötesi
hayal ürünü.
Lig şampiyonluğu kadar
Avrupa maratonu da dikkatlerden kaçmayan bir serüven. Devamlılık
için istikrar lazım. Bunun
için ilk şartı eldeki mevcut yapı. Söz yine döndü-dolaştı
dün ile bugünü kıyaslamaya geldi. Bu sezon hemen hemen
mevcut yapılarını (maddi imkansızlıklardan dolayı
zorunlu olarak) koruyan takımlar, geçen sezon Avrupa Kupalarında
yaşadıkları bugün tekrarlayacakları görünümünde.
Neden? Güzel bir soru! İnşallah bu sorunun daha geniş açılımını
ilerleyen günlerde yapar ve taraftar için sürpriz sayılabilecek
söylemlerin önüne geçmiş oluruz.
Hakemlerimizi nasıl bir
sınav bekliyor? Onlarda tıpkı futbolcular gibi kamptalar.
Hazırlık dönemi geçiriyorlar. Üslendikleri yükün ağırlığını
her zaman omuzlarında hissedecekler. Son dönemlerde yaşanan
şike, telefon dinlenme gibi olaylar, onların yüklendikleri
sorumluluğu daha da artıracaktır. Dileriz, böyle bir
atmosferde hatalar en aza indirgenir.
Ya seyirci? Onlar hazır
kıta. Bizde böyle bir medya grubu ve sonradan olma yazar-çizer
takımı varken, kaos ortamı kendiliğinden oluşur anlamındadır.
Sahi! Baliç Fener seyircisi için ne demişti? Kadıköy’de
Baliç’i nasıl bir atmosfer bekliyor? Baliç’in
Galatasaray’a imza attığı gün sayfalara taşınan manşetlerden
bir kaçı. Yarın olacakların zeminini oluşturan bu tür düzme
haberleri yorumunu size bırakıyorum.
Sözün özünde
yine ne var; artık her şey dünden çok ucuz. Ucuz
malda da kalite aramak ahmaklık olsa gerek. Dört büyükler
diye adlandırılan takımlar şubelerini kapatırken, sırf
stat doldurabilmek için dolarları saçıp oyuncu
getirtiliyor ise bu değişen bir çok şeyin ipuçları. Başlayan
bir lig yarışından sonra daha neler göreceğiz. Bir
hususta iddia ediyorum ki bu lig her bakımından önceki yılları
çok ama çok aratır. 25/07/2002
|