|
Basketbol
deyip
geçmeyin
Futboldan
sonra en çok özümsenen branş Basketbol. Lisanslı sporcu
sayısına bakıldığında, bekli arzu edilen seviyede olmasa
da belirli rakamlara ulaşıldığı gözükmektedir.
Dünyanın
en genç nüfusuna sahip ülkemizde bu sayıyı
üst seviyeye getirmenin en önemli nedeni, bu spor
branşında ivmeyi daha yukarılara çekmekle olacaktır.
Bunun
için de elde edilecek başarıların devamlılığını
sağlamak kaçınılmaz. Son olarak
ulaşılan
Avrupa ikinciliği, neler yapılabileceğinin en somut
göstergesi.
Şimdilerde
ise yeni bir şampiyonanın hummalı çalışması var. Her ne
kadar yapılan açıklamada 4. Dünya Kupası’nda hedefin
yarı final oynamak olsa da, A Milli Futbol Takımımız elde
ettiği başarısı, basketbol camiasının hedef büyütmesine
etkili olmadı desek yanılmış oluruz.Gayet normal olarak
benimsenecek bu düşüncenin ardındaki gerçeğe baktığımızda,
tıpkı futbolda olduğu gibi Avrupa dan öteye giden ve
NBA’de oynayan oyuncularımız etkili olmaktadır. Bu
isimler takımlarının birer yıldızı ve formalarının en
üst seviyesindeler. İkinci etap çalışmaları için İtalya’ya
bulunan
19 kişilik kadrodan,
29 Ağustosta başlayacak Dünya Kupası’nda yer
almak için şansını zorlayan oyuncular topluluğunun,
moral, motivasyon ve çalışma temposu,
umutların boşa olmadığının apaçık göstergesi.
Tüm
bunların yanında basketbol da olumsuz gelişmeler de yaşanmıyor
değil. Geçtiğimiz günler, futbol liginin üç büyük takım
diye adlandırılan kulüplerin başkanları, Ankara yollarında
idi. Amaçları, kulüplerine bağlı olan amatör branşları
için devletin kendilerine yardım elini uzatmasını sağlamak.
Bu üzerinde düşünülmesi ve tartışılması gereken bir
konu. 100. yıl kutlama aşamasında olan bir kulübün ve diğer
kulüp yöneticilerin, ‘...aksi takdirde basketbol şubesini
kapatırız’ tehdit anlamındaki
beyanatları, Türk sporuna hizmet eden anlayışın
hazin göstergesi olsa gerek. Muhatabına sormazlar mı Mart
ayında yaşanan Genel Kurulda, kongre üyelerine böyle bir düşünceleri
olduğunu söyleme cesareti içinde olsalardı, sandıktan çıkan
cevap acaba ne olurdu?
Bugün
bu üç kulüp Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray
ellerindeki mevcut kadrolarına yabancı isimler kazandırmanın
peşindeler. Tek düşünce, futbolda kilitlendikleri şampiyonluk
yolunda engelleri ortadan kaldırmak. Öyle ki, transfere ayırdıkları
yıllık toplam bir-iki milyon doları aşmayan basketbol şubelerini
kurban etme pahasına. Bunun adı beceri mi ,yoksa
beceriksizlik olarak mı tanımlanır. Sonuç olarak belki kulübün
bu şubeleri kapatılmayacak fakat beklenenin aksine gerçekleşen
böyle bir girişimin sonunda,
hangi oyuncu, giydiği bu kulübün forması altında
kendini rahat ve güvende hissedecek. Veya hangi taraftar, öz
güvenini kazanamadığı böyle bir takımı spor salonlarına
gidip destekleyecek. Dahası,
tarihe mal olmuş bir ekibin geleceğine böyle bir yönetim
şekliyle güvenle bakılabilir.
Anlayacağınız
bir yanda Dünya markası olma yolunda, diğer tarafta kendi
kendimizi bitirme noktasındayız... (15-7-2002)
|
|