Sorumluluk
bilinci
Fenerbahçe’nin
Alman patentli teknik adamı Bay Lorant ve ekibi yine
yapacaklarının arkasına sığınmadı. Onları tebrik etmek
lazım. Yunanistan’ın ne oldu belli olamayan, futbol
kalitesi bakımından ikinci sınıf bir ekip karşısında
pozitif futboldan uzak bir görüntü sergileyerek felakete
birbaşka adımını attı.
Sayın Lorant maçtan önce yaptığı açıklamada bir
konuya dikkat çekmiş ve gol yememe düşüncesi ile sahaya
çıktıklarını belirtmiş, sarı-lacivertli ağlarda gördüğü
golle de umutlarını hüzne dönüşmüştü. Şimdi bu açıklamalara
dikkat edin. Fenerbahçe kendi sahasında üstelik Kadıköy’de
oynuyor . Ve eklemiş; sonuçtan memnunum. Anlaşılan Alman
Teknik adam on beş gün sonra oynanacak maçın başlamasına
kadar geçecek zaman dilimine sığınmış.
Evet! Fenerbahçe’de işler yolunda gitmiyor. Ne
dersiniz Sayın Başkan Aziz Yıldırım. Bu takıma gönül
vermiş futbol sever merak
ediyor; Kendi eserin olan muhteşem Fenerbahçe stadının
tribünlerinden bu takımı izlerken içiniz rahat mı? Eminim
ki cevabın olumsuzluğu noktasında hemfikiriz. Öyle ise başka
açıklaması olamayan ‘inad’ınızdan vazgeçmeyi düşünüyor
musunuz? Yoksa, teknik direktörün değişimi sonucunda dönemindeki
sekizinci adayının tespitinde mi zorluk çekiyorsunuz!
O hususta, yanında ki yöneticileri hatırlar isen,
sanırım karar verme aşamasında işiniz daha da
kolaylaşacaktır.
Gördüğünüz gibi
yazının ana teması Fenerbahçe olunca, başarısızlığı
geçmişle bağlantı kurmak kaçınılmaz oluyor. Geçtiğimiz
günlerde ‘Bu fener iflah olmaz’ başlıklı yazımızın
içeriğinde, kaosu
başlıklar halinde açıklık kazandırmaya çalışmıştık.
Peki. Geride kalan süre içinde ne değişmişti!
Şablonu olamayan bir oyunda taşları nereye yerleştireceksiniz.
Stratejinizi nasıl belirleyeceksiniz. Buda yetmedi. Elinde ki
malzeme tam olsa da onları nasıl harekete getireceksin.
Eminim, geçmişten
bugüne kadar süregelen eleştirileri Bay Lorant duymuştur.
Tüm bu eleştirilere cevap verme hakkına da sahip. Bu hakkı
kullanmaz, dahası kullanmak istemez. Çünkü
her geçen süre takımın aleyhine, kendisinin ise lehine işliyor. Ekranlara
yansıyan yüz ifadesi bunu en güzel şekilde göstergesi.
Birde ilgili kişiye soruyorum; Mustafa Denizli örneğinde
olduğu gibi Alman teknik adam kovulur ise eline kaç para geçecek.
Hal böyle olmasına, sorunların çıkış yolu olarak
‘Lorant’ı kovun gitsin’ şeklinde manşetlere yansımasına
rağmen, bu büyük
camianın daha fazla zarar görmesi nasıl ifade edilebilir.
Sarı-lacivertli
camianın sorunu da ortada kurtuluş reçetesi de. Yanlışla,
yanlışın üzerine gitmekle,
ne Lig’de ne de Kupa maçlarında arzu edilmeyenlerin
ötesine geçilebilir. Bu takımı bu durumlara düşürenler,
kötü gidişe ‘dur’ demenin sorumluluğunu kendilerinde
hissetmeliler. Aksi
halde, sarı-lacivertliler ‘geçmişin’ ışığının
kaybedip, karanlığın doğuracağı kaosa doğru sürükleniyor.
Çıkışı olmayan böyle bir durumdan siz, ne her maçınızda
yanınızda olan fedakar taraftarınızı,
ne de bir
değil çok sayıda Ortega ve Rüştü
kurtulabilir... 04.11.2002
|