|
Cim-boma
güvenmek zorundayız
Bugün
Galatasaray Barcelona’ya konuk oluyor.
Zorlu bir o kadar anlamlı maçın sonucu sarı-kırmızılı
camia için büyük önem taşımaktadır. Bütün beklentiler
galibiyet üzerine. Bunun mecburiyeti, daha önceki maçlarda
harcanan hovarda puanlardan kaynaklandır.
Kendi
sahamızda kaybedilen 3-0’ın rövanşında maçın kolay
olmayacağı bir aşikar. Gelinen nokta, geçmişte işleyen
politikaların devamı olarak karşımıza çıkmaktadır. Sarı-kırmızılı
imaj kolay kazanılmadı ve bu imajın kaybedilmesini kimse
arzulamamaktadır. Bu sadece sarı-kırmızıların meselesi
değil, bu ülkenin de içinde bulunacağı bir durum olarak
karşımıza çıktı, her zaman da çıkmaya devam
etmektedir. Bunu Dünya Kupası’nda gözlemledik, Avrupa
Futbol Şampiyonası’nda da tanık olduk.
Prestijler,
bir sürecin aynasıdır. Ne düşünülür, nasıl bakılır
ise benzer bir durumla karşı karşıya kalınır.
Galatasaray gerek ligde gerekse Avrupa arenasında zorlu bir süreçten
geçmektedir. Avrupa
maçında olmak veya olmak maçına
çıkmak ve lider olduğun ligde iki haftada beş puan
kaybetmek, sıradan olmaktan çıkmaktadır.
Yeni
sezondaki cim-bom portresini, çerçeveye oturmanın zorluğu
çekiliyor. Mutfaktaki mevcut malzemeden bir türlü arzu
edilen aşa ulaşılamıyor. Ulaşılmaması da gayet normal.
Tafferel, Popescu, B.Hakan, Emre, Okanlı gibi bir takımın
temel taşlarını elinde muhafaza edemez ise üzerine inşa
ettiğin yapının ne kadar dayanıklı olabilir!
Bunu, sezon başından bugüne kadar ki sürecin her
kademesinde yaşadık. Şöyle bir geçmişe ulaşalım ve bu
takımın (kadro demiyorum) hangi tür oyun anlayışı vardı.
Acaba bu anlayışın sahada uygulanamayışının nedeni ne
idi? Bugün pembe bir tablo çizmenin anlamı yok. İyi işler
yapmak ve arzu edilene ulaşmak istiyor isek, eldeki mevcut
kadronun kapasitesinin üzerine çıkması gerekmektedir.
Rakibin Brugge maçında olduğu gibi yedek kadro ile sahaya
çıkacağı söylemlerini bir kenara bırakmak ve kendimizin
yapması gerekenleri ön plana çıkarmak gerekmektedir. Rakip
Bercelona olabilir ama rakibinin
yani bugün ülkemizi temsil eden ekibinde Galatasaray olduğu
unutmamak gerek. Yakın bir geçmişte oynanan bir Liverpol maçını
hatırlarsak, rakibin
abartılacak bir hale getirilmemesi gerektiği daha iyi anlaşılacaktır.
O mücadelelerinden puanla ayrılmanın sırrında; maç öncesi
üst seviyedeki güven duygusu, sahadaki taktire layık mücadele,
maç sonunda haklı bir sevinç ve gurur vardı. O günkü
kadroya baktığımızda orta sahanın çalışkan
isimlerinden Ayhan ve Ergün, rakip eksilten Hasan Şaş, son
vuruşların başarılı futbolcusu Arif gibi isimler halen
kadroda mevcut.
Kısada olsa
uzandığımız geçmişte, çoğunlukla futbol adına güzellikler
göze çarptı. Bugün ise bunun bir benzerini yaşamak
istiyoruz. Değişim sürecine giren ülkemizde, insanımızın
gözlerinde ki parıltısının, bugünkü karşılaşma ile
birlikte artarak sürmesi dileğiyle... (12.11.2002)
Hüseyin
ÖZTÜRK
|
|