|
İlginçliklerin
perde arkası!
‘Çok
konuşmak değil öz konuşmak fazilettir’ sözünün
sahibini bulup, bir kez daha takdir etmek gerekir. Söylendiği
günün üzerinden ne
kadar bir zaman geçti belki bilinmez ama, ne kadar doğru söylendiği,
bulunduğumuz dönem içinde haklılık
ve takdir payını artırır. Spor kelimesinin anlam ve
içeriğini kaybetme yönünde taraftarından tutun da, tarafsızına
(spor kelimesine yabancı) tüm kesim yozlaşma
(belki biraz kabaca oldu ama, tanımı ancak bu kelime
ile eşdeğer tutabiliyoruz) peşinde. Böyle bir işleve
layık olabilmek için varını-yoğunu seferber
edebiliyor. Bunun da tek nedeni zamansız ve yersiz söylemler.
Bu
sözler, kimden
ve hangi yolla (sansürsüz) kime gönderildiğine yönüne
bakalım. İlk esinti tribündeki taraftardan.
Kısıtlama getirmeden kime denk geliyor, o anda
kafiyeye kim uyuyor ise. Ama bir yöneticiye veya maçı yöneten
hakeme. Esintinin devamı yöneticiden geliyor;
yaptığı demeçlerle kulüp başkanını gölgede bırakırcasına
rant peşinde, başkanı
ise arkasındaki camiadan destek alırcasına ahkam kesiyor ki
o başkanın takımı başarısız ise, sarf ettiği sözler
artırmalı devam ediyor. İş dönüp dolaşıp adalet
mekanizmasının işleyişine geliyor. Günümüze gelinceye
kadar, bu tür olayların yaşanmasını gayet normal karşılanır,
her defasında garipsenmekten uzak kalınırdı. Fakat ne oldu
da bu ilginçlikler oluşmaya başladı. Hakaret sınırını
çoktan aşan ve çirkin bir hal alan böyle bir kargaşanın
yaşanmasına etken ne idi? Dünya üçüncüsü bir ülkenin
futbol sahalarında, sporun özünden uzaklaşarak;
“sporcunun zeki, çevik ve iyi ahlaklısı” vecizesiyle
alakası olmayan tavırlar sergileyerek, futbol kalitesi ile
birlikte Fair-Play, üçüncü sınıf muamelesi görmeye başlanıyor?
Konunun daha da özüne
inelim. Birinci
dereceden etkilenen son muhatap Fenerbahçe. Bir maç ceza
alan bu Kanaryanın hali neyin nesi?. Daha da öteye gidelim.
Suçlu bur da tanık nerde? Evet tıpkı mahkeme soruşturmasına
döndü bu iş. Tek bir amaç var, o da suçluyu bulup ortaya
çıkarmak. Böyle bir duruma da kimse yanaşmaz. Peki böyle
bir durumun tersi olsa, yapılan işin karşılığı mükafat
olsa idi. O zaman çok farklı olacaktı. Herkes, kendiliğinden
ayağı kalkacaktı. Yeşil sahalardaki mücadeleyi yöneten,
iki takımın arasındaki mücadelede oyunu ilgili kurallara göre
oynatan ve uygulayan, kısacası
adaletli dağıtan
karşılaşmayı yöneten hakemdir.
Bu tanım, üslup ve içerik bakımından öyle anlamlı
ki! Fakat ne hikmetse, uygulama aşamasında aksaklıklar içermektedir.
Çağımız futbolunda, bir oyuncu topa ne kadar yakın olur
ve gerekli hamleyi ne kadar
kısa zamanda yaparsa o kadar başarılı olur. Aynı
tanım karşılaşmayı yöneten
hakem için de geçerli. Ne yazık ki böyle bir
ifadeyi gerek maçın gözlemcisi, gerekse bu camianın en üst
basamağındakiler, kararları almakta yetkili federasyonun üst
merciler için diyemiyoruz. Onlar, topa olması gerekenden
daha uzak oldukları için gelişmelerin anında üzerine
gidip bastıramıyorlar.
Evet! Bir anons;
karşılığı ikaz.
İkinci anons; karşılığı
para cezası (pamuk eller cebe), üçüncü anons; karşılığı
maçı seyircisiz oynatma (koro haline dönen küfre
davetiye). Bu uygulamaları hayata geçirenlerin aklını
seveyim. Çok merak ediyorum, hayatlarında bir kez dahi olsa
tribünden maç seyredip seyretmediklerini; her anonstan sonra
daha da artan kötü tezahürat sebebiyet vermek,
hangi mantığa hizmettir. Zaten bitme noktasına gelen
hakemlik camiasını iyice töhmet altına bırakmaktan,
sportmenlik dışı harekete davetiye çıkararak ülke
futbolunu kaos ortamına sürüklemekten
başka ne işe yarar?...
Hüseyin
ÖZTÜRK
|
|